Erişilebilir Android Uygulamaları Geliştirmek: Kullanım Durumları Hakkında Deneysel bir Araştırma
Deneysel Yazılım Mühendisliği cilt 27, Makale numarası: 145 (2022) makale
Bu yazı,
https://link.springer.com/article/10.1007/s10664-022-10182-x
sayfasındaki makaleden Türkçe’ye çevrilmiştir.
Özet
Günümüzde mobil uygulamalar, insan etkilişiminin gerçekleştirilmesinde asıl araçları oluşturmaktadır. Bu kadar yaygın olduğundan, bu uygulamalar tüm kullanıcılar için kullanılabilir hale getirilmelidir: erişilebilirlik, engelli kullanıcıların (ör. görme bozuklukları) bir uygulamayla daha iyi etkileşim kurmasına olanak tanıyan özellikleri dahil etmek için geliştiricilerin izlemesi gereken yönergeleri bir araya getirir. Bu alandaki araştırmalara ilgi artarken, geliştiricilerin bu sorunla pratikte nasıl başa çıkacakları konusunda hala kayda değer bir bilgi eksikliği bulunmaktadır: (1) uygulama geliştirirken erişilebilirlik yönergelerinin farkında olup olmadıkları ve onları dikkate alıp almadıkları (2) hangi yönergelerin uygulanmasının daha zor olduğu ve (3) bu görevde destek almak için hangi araçları kullandıkları. Mobil uygulamaların erişilebilirliğinin uygulamaya geçirilmesi durumu hakkındaki bilgi boşluğunu kapatmak için, iki yönlü bir hedefle karma yöntem araştırma yaklaşımını benimsedik. (1) Bir kodlama stratejisi aracılığıyla erişilebilirlik yönergelerinin mobil uygulamalarda nasıl uygulandığını doğrulamayı (2) Erişilebilirliğin entegre edilmesi konusundaki sorunlar ve zorluklar hakkında mobil uygulama geliştiricileriyle anket gerçekleştirmeyi amaçladık. Çalışmanın temel sonuçları, mobil uygulamalar geliştirilirken erişilebilirlik yönergelerinin çoğunun göz ardı edildiğini göstermektedir. Bu davranış, temel olarak, geliştiricilerin erişilebilirlik konusunda yeterli farkındalıklarının bulunmamasından ve geliştirme sırasında kendilerini destekleyecek araçların eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Giriş
Uygulamalar olarak da bilinen mobil applikasyonlar, günümüzde milyarlarca insan tarafından sosyal ve acil durum araçları olarak kullanılmaktadır (Wasserman 2010). Özellikle son zamanlarda, bu eğilim devamlı bir şekilde hızla artmaktadır: Sosyal mesafenin hayatımızda önemli bir yer tutması, insanların birbirleriyle iletişim kurma ve etkilişimde bulunma yöntemlerinde büyük değişikliklere yol açtı (Martin ve ark. 2016; Statista 2020). İşte böyle bir bağlamda, mobil uygulamalar insan etkileşimine izin veren önemli araçlardan biri haline geldi. Bu nedenle, sürekli artmakta olan bir kullanıcı kitlesinin, bu uygulamaların sağladığı işlevsellik ile etkileşimde bulunması ihtiyacı doğmaktadır. Bu özellik, bilgisayar-insan-etkilişimi (BİE) alanındaki araştırmacılar için değil, aynı zamanda tüm kullanıcılar tarafından kullanılabilecek başarılı uygulamaların geliştirilmesi esnasında, araştırmacıları desteklemek amacıyla tasarlanacak yeni araçların ortaya çıkarılması süreçlerini temsil eden yazılım bakımı ve geliştirme araştırmaları için de belirli zorlukları teşkil etmektedir (Martin ve ark. 2016; Yan ve Ramachandran 2019).
Erişilebilir olmayan veya kısmen erişilebilir olan uygulamalar, hem bireyler için hem de işletmeler için bir engel olarak değerlendirilmektedir (Ballantyne ve ark. 2018; Yan ve Ramachandran 2019). Bireysel kullanıcı için, zor kullanılan bir uygulama, bir stres ve hayal kırıklığı kaynağı olacaktır veya tercihin daha erişilebilir bir uygulama yönünde kullanılmasıyla sonuçlanacaktır (Sevilla ve ark. 2007). Bir işletme için ise, mobil uygulamalar ne kadar az kişi tarafından kullanılırsa, elde edilen gelir akışı da o kadar az olacaktır (Wentz ve ark. 2017). Mobil uygulamaların yaygınlığı, araştırmacıları erişilebilirlik konusunda giderek daha fazla düşünmeye yöneltmiştir. Bu trend, dünya üzerinde 1 milyardan daha fazla bir kitleyi oluşturan (dünya nüfusunun ortalama yüzde 15’i) (görme bozuklukları) gibi çeşitli engel grupları tarafından kullanılabilen uygulamaların geliştirilmesine yönelik bir araştırma alanının doğmasına yol açmıştır (Leporini ve ark. 2012; Vitiello ve ark. 2018). Engellilikten etkilenen insanların günden güne mobil cihazlara bağımlılıkları arttıkça, uygulama işlevlerinin erişilebilirliğini sağlamak artık her zamankinden daha kritik bir önem arz eder hale gelmiştir (Yan ve Ramachandran 2019).
Android Erişilebilirlik Seti örneğinden de anlaşılacağı üzere, telefonlar ve tabletler için ana işletim sistemleri olan iOS ve Android işletim sistemleri, ekran okuyucu uygulamalar da dahil olmak üzere temel erişilebilirlik işlevlerini önceden kurulu olarak sunmaktadır. Engelli bireylerin kendilerine özgü ihtiyaçları ve dijital çağa katılım hakları geliştiriciler tarafından göz ardı edilmemelidir. Ancak, iOS’ten farklı olarak, Android uygulamalarındaki erişilebilirlik çalışmaları çok kısıtlıdır (Martin ve ark. 2016; Yan ve Ramachandran 2019), bu bakımdan, geliştiricilerin uygulamalarında evrensel tasarım ilkelerini ne ölçüde uyguladıkları veya erişilebilirlik özelliklerini ne ölçüde kullandıkları belirsizdir.
Günümüze dek, erişilebilirliğe ilişkin araştırmalarda çoğunlukla web erişilebilirliğine odaklanılmış, esas olarak geliştiricilerin erişilebilir internet siteleri oluşturmak için kullanabilecekleri yönergeler ve araçlar sağlanmıştır (Ör. Flatla 2011; Friedman ve Bryen 2007; Sevilla ve ark. 2007). Diğer taraftan, mobil uygulamaların erişilebilirliği, derinlemesine incelenmemiş (Yan ve Ramachandran 2019), nitekim hala yüzleşilmesi gereken bir zorluk olarak karşımızda durmaktadır.
Yakın geçmişte, geliştiricilerin erişilebilirliğe dair konuları StackOverflow üzerinde nasıl tartıştıklarının tespit edilmesine yönelik (Vendome ve ark. 2019) ve mevcut erişilebilirlik özelliklerinin engelli kullanıcıları nasıl desteklediği (Kocieliński and Brzostek-Pawłowska 2013; Walker ve ark. 2017) konularında bazı deneysel araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, geliştiricilerin erişilebilirlik sorununa yaklaşımları ve erişilebilir uygulamalar geliştirmek için mevcut yönergeleri uygulayıp uygulamadıkları konularında hala kayda değer bir bilgi eksikliği bulunmaktadır. Bu yönlerin daha iyi anlaşılması, mobil erişilebilir uygulamalar geliştirirken geliştiricileri daha iyi destekleyebilecek tasarım, geliştirme ve test tekniklerinin tanımına yönelik gelecekteki yazılım bakım ve geliştirme araştırma çabalarına rehberlik etmek için çok önemlidir.
Önceki kayıtlı raporumuzda (Di Gregorio ve ark. 2020),Dipnot1 mobil uygulamalar ve erişilebilirlik arasındaki ilişkiye dair mevcut bilgi boşluğunu kapatmak için erişilebilirlik perspektifinden mobil uygulamaların yapımına yönelik deneysel bir araştırma tasarladık. Bir yandan daha önceki erişilebilirlik çalışmalarına konu olması, diğer yandan, bu platformda dünya çapında çok sayıda uygulama geliştirilmiş olmasına karşın, erişilebilirlik konularını ele almak için entegre bir cihaz ve özellik kümesi sağlayan IOS ve APPLE’nin aksine, Android cihazlarda sorunların en iyi şekilde nasıl çözümleneceği konusunda hala çok az şey bilinmesi, ANDROID’e odaklanmamızın iki nedenini teşkil etmektedir (Darvishy 2014). Daha özel olarak, (1) mevcut erişilebilirlik yönergelerinin ANDROID uygulamalarında uygulanıp uygulanmadığını ve ne ölçüde uygulandığını ve (2) geliştiricilerin konuyla ilgili görüşlerini anlamak için iki araştırma sorusu tanımlayarak bu hedefe yönelik planımızı tartıştık. Uygulamanın durumunu ve geliştiricilerin erişilebilirlikle uğraşırken karşılaştığı temel sorunları ve zorlukları ortaya çıkarmaya çalıştık.
Bu yazıda, kayıtlı raporu takip ediyor ve çalışmamızın sonuçlarını sunuyoruz. Çalışmada iki aşamalı bir metodoloji benimsenmiştir. İlk olarak, en yüksek puanlı 50 ANDROID uygulaması bağlamında mevcut erişilebilirlik yönergelerinin nasıl uygulandığını ölçmek için elle kodlama faaliyetleri gerçekleştirilmiş, ardından, erişilebilir uygulamalar geliştirmenin sorunları ve zorlukları hakkında bilgi toplamak ve geliştiricilerin ANDROID uygulamalarında erişilebilirlik desteğini ne ölçüde uyguladığını anlamak için 70 mobil geliştirici ve on yarı yapılandırılmış görüşme ile bir anket çalışması gerçekleştirilmiştir.
Çalışmamızdan elde edilen temel sonuçlar, ANDROID uygulamalarında tipik olarak mevcut yönergelerin yalnızca bir alt kümesinin uygulandığı ve bunların temel olarak renk kontrastı ve etkileşimli içerik gibi özelliklerle ilgili olduğudur. Geliştiriciler ile görüşmeler gerçekleştirirken, erişilebilirlikle ilgili endişeler konusunda genel bir farkındalık eksikliği olduğunu gördük; ayrıca geliştiriciler, mobil uygulamalar geliştirirken erişilebilirliği denetlemek için (yarı) otomatik desteğin olmadığını belirttiler.
Makalenin bulguları, araştırma topluluğuna, geliştiricilere kullanılabilir erişilebilirlik araçları sağlamak için ele alınması gereken sonraki araştırma yollarını temsil eden bir dizi açık konu ve zorluk sunmamıza izin vermektedir.
Özetlemek gerekirse, çalışmamız aşağıdaki katkıları sağlamaktadır:
- Araştırmacılar ve araç satıcıları tarafından teknikler/araçlardaki erişilebilirlik endişelerine öncelik vermek veya neden belirli yönergelerin pratikte az ya da çok uygulandıklarını tespit etmek için özel nedenlerle daha ileri analizler yapmak amacıyla temel bir çalışma olarak kullanılabilecek, ANDROID uygulamalarında uygulanan ve uygulanmayan erişilebilirlik yönergelerini bildiren deneysel bir çalışma sağlamak;
- Araştırmacıların, geliştiricileri erişilebilirlik yönergelerini uygulamamaya yönlendiren temel motivasyonları anlamak için kullanabilecekleri geliştiricinin algısına ilişkin görüşler ve ayrıca araç satıcıları tarafından, geliştiricilerin belirli erişilebilirlik endişelerine ilişkin görüşlerine dayalı olarak mevcut araçları uyarlamaları için gerekli bilgileri sunmak;
3.Pratikte erişilebilirlikle uğraşırken geliştiricilerin karşılaştıkları, araştırmacıları motive etmek ve konuyla ilgili ek çalışmalar yürütmek için yararlı olabilecek güncel sorunların ve zorlukların bir listesini oluşturmak;
- Çalışmamızın hedeflerine yönelik verileri içeren, kamuya açık bir çoğaltma paketi (Di Gregorio ve ark. 2021) sağlamak – gerektiğinde veriler anonimleştirilir. Paket, 50 ANDROID uygulamasında uygulanan erişilebilirlik yönergelerini raporlayan yeni bir veri kümesi içerir; araştırmacılar, yeni erişilebilirlik araçlarını değerlendirmek için bunu temel referans olarak kullanabilirler.
Makale İçeriği
Bölüm 2 erişilebilirlik yönergelerinin arka planını tartışır ve ilgili literatürü gözden geçirir.
Bölüm 3 ‘te çalışmamızı ele almak için kullanılan araştırma sorularını ve metodolojiyi açıklıyoruz, Bölüm 4 ise elde edilen sonuçları rapor ediyor. Bölüm 5’te, ana bulguları özetliyoruz, çalışmanın sınırlamalarını tartışıyoruz ve çalışmamızın araştırma topluluğu için sahip olduğu temel çıkarımları özetliyoruz. Bölüm 6 geçerliliğe yönelik olası tehditleri nasıl azalttığımızı gözden geçiriyor ve tartışıyor. Son olarak, Bölüm 7 makaleyi sonuçlandırmakta ve konuyla ilgili gelecekteki araştırma gündemimizi sunmaktadır.
Arka Plan ve İlgili Çalışma
Bu bölümde, erişilebilirliği tanımlıyoruz, erişilebilir uygulamalar oluşturmak için mevcut yönergelere genel bir bakış sunuyoruz ve ilgili literatürü, çalışmamızda kullanılan metodolojiyle karşılaştırarak tartışıyoruz. Erişilebilirlik: Tanım ve Yönergelere Genel Bakış
Iwarsson ve Ståhl’a (2003) göre, erişilebilirlik, “engelli kişiler tarafından kolayca ulaşılabilme, girilebilme veya kullanılabilme kalitesi” olarak tanımlanmaktadır. Mobil erişilebilirlik, akıllı telefonları ve diğer mobil cihazları kullanırken web sitelerini ve uygulamaları engelli kişiler için daha erişilebilir hale getirmek anlamına gelir (W3C 2020).
Tanımda açıkça engelli insanlar işaret edilmekteyse de, erişilebilirliğin diğer insan grupları için de arzu edilen bir özellik olduğunu belirtmekte fayda vardır, çünkü bu gruplar da erişilebilirlik işlevlerinin mevcudiyetinden yararlanabilir (Lawrence ve Giles 2000). Böylelikle bu kavramı genelleştirebilir ve erişilebilirliğin web sitelerini ve uygulamaları olabildiğince çok kişi tarafından kullanılabilir hale getirme pratiği olduğunu söyleyebiliriz (Lawrence ve Giles 2000). Bu bağlamda, erişilebilirliği sağlayan iki kilit unsur vardır: (1) Engelli bireylerin web sitelerine ve uygulamalarına erişimine ilişkin sorunlara dikkat edilmesi; ve (2) Erişimin evrenselliğinin sağlanmasına dikkat edilmesi, yani, kimsenin dışlanmaması, yüzeysel bir anlayışla yalnızca engelli bireylerin değil, örneğin, geçici engellilikten muzdarip olanların, eski donanımlara veya yavaş internet bağlantısına sahip olanların da dikkate alınması
W3C (W3C 2020) ve Birleşik Krallık BBC Mobil Erişilebilirlik Standartları ve Yönergeleri (BBC 2021) tarafından tanımlananlar da dahil olmak üzere çeşitli mobil erişilebilirlik standartları önerilmiştir. Bu standartlar dahilinde, motor, işitme ve görme sorunları dahil olmak üzere farklı engel türlerine sahip kişilere daha iyi destek sağlamak için çeşitli öneriler formüle edilmiştir. Bazı şirketler ayrıca Android Erişilebilirlik Geliştirici Yönergeleri (Android 2021), AppleErişilebilirlik Geliştirici Yönergeleri (Apple 2021) ve IBM Erişilebilirlik Denetim Listesi (IBM 2020) gibi standartları temel alan geliştirici yönergeleri listelerini oluşturmuştur. Çalışmamızda ANDROID uygulamalarındaki erişilebilirlik sorunlarına odaklandık ve Android, W3C ve BCC tarafından sağlanan önerileri dikkate aldık.
Özel kontroller erişilebilirliği standart platform kontrolleri kadar tam olarak uygulamama eğiliminde olduğundan, daha yüksek düzeyde erişilebilirlik sağlamak için standart kontroller, nesneler ve öğeler kullanılmalıdır. Standartlar ve yönergeler, standart olmayan teknikler kullanılarak uygulandığında, erişilebilirlik ayarları ve konuşma çıktısı gibi platforma özgü erişilebilirlik özelliklerine bağlı olan kullanıcıların içeriğe erişiminin engellenmesi riski vardır.
Erişilebilirlik ayarlarına veya eski telefonları ve platformları kullanan yardımcı teknolojiye sahip kullanıcıların içeriğe erişebilmelerini sağlamak için aşamalı geliştirme önerilir. Bu mekanizma, deneyim biraz değiştirilmiş olsa bile içeriğin ve özelliklerin erişilebilir olmasını sağlar. Tüm içerik, yardımcı teknoloji için platform gezinme paradigması kullanılarak erişilebilir ve gezilebilir olmalıdır. Örneğin, ekran okuyucu kullanıcılarının sayfa içeriğini incelemesine ve gezinmesine izin vermek için Android üzerinde yön denetleyicisi desteklenmelidir. Android, bir D-pad veya hareket topuyla erişilebilmesi için tüm öğelerin klavye vasıtasıyla erişilebilir olmasını gerektirir. Bu açıdan Android 4.0 ile gelen “Dokunarak Keşfet” yöntemi, bu gereksinimi biraz azaltmıştır.
Uygulamalar veya siteler, platforma özgü erişilebilirlik özelliklerini veya teknolojiyi engellediğinde, devre dışı bıraktığında veya müdahale ettiğinde, engelli kullanıcılar siteyi veya uygulamayı kullanamayabilir. Olası sorunlar arasında yakınlaştırmanın engellenmesi, karmaşık veya dağınık ekran içeriği veya yardımcı teknolojinin çalıştırılamaması yer alır. Bu davranış, ilgili teknoloji veya uygulama ses, video veya CPU kaynaklarını doğrudan denetim altına aldığında, yardımcı teknolojilerin bu kaynaklara o anda erişmesini engellemesi sonucu ortaya çıkabilir.
Bazı engelli kullanıcılar, daha yüksek bir engel oranına veya birden fazla engele sahip olabileceğinden daha fazla erişilebilirlik özelliğine gereksinim duyabilir. Örneğin, bir kullanıcı sağır ve kör olabilir veya görme yeteneği zayıf olabilir ve bir işaretleme aygıtı veya dokunmatik ekranı kullanamayabilir. Kullanıcıların tercihlerine göre içeriğe erişmesine izin veren daha fazla çalışma modu desteklenmelidir. Örneğin Android’de yerleşik klavye desteği, diğer standart dokunma eylemlerine engel olmamalıdır. Erişilebilirlik: Gelişimi ve Mevcut Durumu
Erişilebilirlik konusu, yazılım mühendisliği, bilgisayar-insan etkileşimi ve bilgisayar destekli işbirlikli çalışmaları gibi yakından ilişkili araştırma topluluklarında hızla ilgi görmektedir. Bu çok disiplinli araştırma fırsatları, sorunun farklı açılardan ele alınmasına izin vermektedir. Bununla birlikte, erişilebilirlik, web uygulamaları bağlamında uzun süredir araştırılmış olmasına rağmen (Harper ve Chen 2012; Sierkowski 2002; Sloan ve ark. 2006), ve geliştiricileri erişilebilir web siteleri yapma amacına yönlendirmek için birçok kitap mevcut olduğu halde (Harper ve Yesilada 2008; Paciello 2000; Rutter ve ark. 2007), mobil uygulamalar için erişilebilirlik ilkelerinin ve yönergelerinin tanımı hala tamamlanmamış bir çalışma olarak kabul edilebilir.
Deneysel bir bakış açısıyla, Kocieliński ve Brzostek-Pawłowska (2013) mobil cihazlarda sanal QWERTY klavyelerle mevcut erişilebilirlik özelliklerini araştırmış ve bunları mobil cihaz ile eşleştirilen bir Braille not alma cihazının kullanımıyla karşılaştırmıştır. Kontrollü çalışma, iki yöntemi kullanarak görevleri tamamlaması gereken görme engelli kullanıcıları içermekteydi. Rapor edilen ana bulgular, mevcut mobil desteğin görme engelli kullanıcılara yardımcı olmak için yeterli olmadığını göstermektedir. . Aslında, mobil cihaz ile kullanılan Braille not alma cihazı, görevleri tamamlama süresi açısından daha iyi sonuçlar vermekteydi. Zhong ve ark. (2015) hedeflenen bir konuma daha az hassasiyet sağlamak ve tremör (titreme, Parkinson benzeri) rahatsızlıkları olan kişiler için uygun olmayabilecek hareketlere yardımcı olmak için örneğin aynı yere iki kez dokunmak, ANDROID cihazlarının dokunma özelliğini değiştirmeyi denedi. Mehta ve ark. (2016) tarih seçicilerin erişilebilirliğini incelemek için 12 görme engelli kullanıcıyı içeren deneysel bir çalışma yürüttü ve mobil cihazların mevcut yeteneklerini görme engelli kullanıcıları destekleyebilecek ek özelliklerle artırmayı önerdi. Benzer bir çalışmada, Xie ve ark. (2015) akıllı telefonları harici ekranlara bağlarken GUI’lerin yanıt vermesi için sağlanan desteğin anlaşılmasına ve geliştirilmesine odaklanırken, Milne ve ark. (2014) görme engelli kullanıcılar için mobil sağlık sensörlerinin erişilebilirliğini inceledi: ilginç bir şekilde, bu araştırmacıların hepsi, tanımlanan erişilebilirlik sorunlarının çoğunun küçük bir çabayla çözülebileceğini buldular. Diğer taraftan, Ichioka ve ark. (2020) tarafından değinilen ilginç ve az araştırılmış başka bir problem ise, erişilebilirlik hizmetlerini kullanan uygulamalardaki kötü amaçlı yazılımların sürekli artmakta olmasıydı. Bu nedenle, gelecekte erişilebilirlik hizmetlerini kullanan kötü amaçlı yazılımlar için belirli karşı önlemlerin saptanması maksadıyla araştırmalar yapılması gerekmektedir.
Belirli engel türlerini incelemek için vaka çalışmaları da yapılmıştır. Serra ve ark. (2015) Brezilya hükümetinin dört uygulamasını W3C yönergelerine göre değerlendirmişler ve yönergelerin çoğunun uygulanmadığını keşfetmişlerdir. Bu senaryoda, Quispe ve ark. (2020) erişilebilirliği ele alırken sınırlı kaynaklarla başa çıkmaya yardımcı olmak için e-MAG’den (Brezilya Hükümeti Erişilebilirlik Modeli) çıkarılan mobil erişilebilirliği öncelendirme yönergelerini araştırdılar. Walker ve ark. (2017) birkaç hava durumu uygulamasını ve bunların kör ve gören kullanıcılar için kullanılabilirliğini/erişilebilirliğini değerlendirdiler: sonuç olarak, incelenen uygulamaların çoğunun evrensel olarak erişilebilir olacak şekilde tasarlanmadığını keşfettiler. Al-Subaihin ve ark. (2013) uygun şekilde kullanılırsa yapısal HTML öğelerinin mobil web uygulamalarında ve yerel uygulamalarda TalkBack ve VoiceOver’ın işlevselliğini benzer hale getirebileceğini bildirdiler. Ayrıca, Krainz ve ark. (2018) erişilebilirliği desteklemek için mobil uygulama geliştirmede bir değişiklik önererek otomatik kod oluşturma ile model odaklı bir yaklaşımın, görme engelli kullanıcıların yaşadığı erişilebilirlik sorunlarının çoğunun potansiyel olarak önlenebileceği sonucuna vardılar. Eler ve ark. (2019) kullanıcıların erişilebilirlik sorunları hakkında yorum yapıp yapmadıklarını tespit etmek amacıyla Google Play Store ve FDroid üzerinde yapılan yorumları analiz ettiler, uygulamaların puanlarını değerlendirirken, kullanıcıların yorumlarında erişilebilirlik sorunlarından genellikle bahsetmediklerini fark ettiler.
Daha yeni bazı çalışmalar, özel ihtiyaçları olan kullanıcıları desteklemek için belirli araç ve yöntemleri tanımlamaya odaklandı. Örneğin, Araújo ve ark. (2017) mobil sesli oyunların görme engelli kullanıcıların ihtiyacını karşılayıp karşılamadığını değerlendiren manuel bir test tanımladılar. Benzer şekilde, Díaz-Bossini ve ark. (2014) ve Díaz-Bossini ve Moreno (2014) mobil uygulamaları yaşlı kullanıcıların ihtiyaç ve gereksinimlerine daha uygun hale getirmek için yönergeler önerdiler. Park ve ark. (2014) ve Ross ve ark. (2018) sırasıyla eksik ve alternatif metin etiketlerine odaklanarak görüntü tabanlı düğme etiketleme problemini analiz ettiler. Daha sonra yine Ross ve ark. (2020) erişilebilirlik engellerinin sıklığını ve engel yaygınlığına katkıda bulunmuş olabilecek faktörleri araştırarak ücretsiz ANDROID uygulamalarının geniş ölçekli bir analizini gerçekleştirdiler. Toplamda 9.999 uygulama üzerinde yalnızca yedi erişilebilirlik engelini test ettiler. Çalışmamız büyük ölçekli bir uygulama popülasyonunu analiz etmemektedir, ancak belirlenen tüm erişilebilirlik kılavuzlarını test ettik.
Dikkatleri yazılım mühendisliği araştırma topluluğuna çevirirken, Armaly ve McMillan (2016), Armaly ve ark. (2017, 2018) kör ve görme engelli programcılar tarafından uygulanan program anlama taktiklerini karşılaştırmayı amaçlayan çeşitli çalışmalar yürüttüler. Temel bulgular, farklı okuma süreçlerine sahip olmalarına rağmen, her iki grubun da yöntem imzalarının anlaşılmasına öncelik verme eğiliminde olduğu bildirilmekteydi; ayrıca, sesli vurgulama olanakları, web üzerinde kod gözden geçirirken görme engelli programcılara ek destek sağlayabilmekteydi. McMillan and Rodda-Tyler (2016) ayrıca, görme engelli ve gören programcıların daha etkin bir şekilde işbirliği yapmalarına ve programlama uzmanlıklarını ve bilgilerini paylaşma yeteneklerini geliştirmelerine olanak tanıyan eğitici bir yazılım mühendisliği kursu ortamından da söz etmiştir.
Yukarıda belirtilen makaleler, burada önerilen çalışmadan farklıdır. Çoğu, belirli kullanıcıların bakış açısından erişilebilirliğe odaklanmıştır ve bu tür kullanıcıların ihtiyaç ve gereksinimlerine kıyasla mevcut yönergelerin sınırlamalarını karakterize etmeyi amaçlamaktadır. Bu araştırmalardan farklı olarak, odak noktamız geliştiricilerin erişilebilirliği hesaba katmak gerektiğinde nasıl davrandıkları, erişilebilirlik yönergelerini uygularken karşılaştıkları zorlukları ve daha erişilebilir mobil uygulamalar oluşturmak için ihtiyaç duyacakları ek araçları vurgulamaktır. De Almeida ve Gama (2021) tarafından ortaya koyulan ön sonuçlar, aslında geliştiricilerin bu konuda arayüz tasarımcılarından daha kötü bir algıya sahip olduğunu göstermektedir.
Vendome ve ark. (2019) ilk olarak 13.817 uygulamada erişilebilirlik API’lerinin sınırlı kullanımını gösteren bir tarama çalışması gerçekleştirdiler. Ardından, erişilebilirlikle ilgili STACKOVERFLOW gönderilerini inceleyerek geliştiricinin bakış açısına odaklandılar. Bu analizden, geliştiricilerin uygulamalarında esas olarak uyguladığı ve daha fazla çaba gerektiren yönleri belirlediler. Bu çalışmayla karşılaştırıldığında, bizim çalışmamız tamamlayıcı olarak görülebilir, çünkü geliştirme sırasında erişilebilirlik özelliklerinin ne ölçüde uygulandığı konusunda daha kesin bilgi edinmemizi sağlayan karma bir araştırma yöntemini benimsedik.
En yakın çalışma, yazarların ANDROID uygulamalarının erişilebilirliğini anlamayı amaçlayan deneysel bir çalışma yürüttükleri Alshayban ve ark. (2020) tarafından yapılan araştırmadır. Büyük ölçekli bir analiz raporlamalarına karşın yalnızca 11 erişilebilirlik yönergesini analiz ettiler. Yazarlar ayrıca, erişilebilirlikle ilgili olarak ANDROID uygulamalarındaki mevcut uygulamaları ve zorlukları tespit etmeye yönelik bir anketin sonuçlarını da sundular. Bu çalışmayla karşılaştırıldığında, bir yandan çok sayıda erişilebilirlik yönergesini test etmek ve hangilerinin ANDROID uygulamalarında uygulandığını doğrulamak için manuel analizler gerçekleştirdik. Bu şekilde, geliştiricilerin erişilebilirlik kavramlarını eklerken daha fazla önemsediği belirli yönergeleri belirtmekte daha net olabiliriz. Ayrıca, böyle bir analiz, geliştiricilerin kullanıcılarla ilgili kritik yönergeleri (ör. zorumlu olanlar), uygulayıp uygulamadıkları veya nasıl uyguladıkları yönünde ek bilgiler elde edilmesine yönlendirecektir. Öte yandan, geliştiricilerin iki önemli avantajı olduğunu doğrudan sorguladık. İlk olarak, gönderileri analiz etmek yerine, pratikte erişilebilirlik algıları ve görüşleri hakkında daha eksiksiz ve spesifik sorular sorduk. İkincisi, konuyla ilgili sınırlı bir görüş elde edilmesi muhtemel olan STACKOVERFLOW’a abone olanlara odaklanmak yerine daha geniş bir geliştirici kitlesini dahil edebildik.
Erişilebilirlik: Uygulanma Durumu
ANDROID uygulamalarının erişilebilirliğini pratikte değerlendirmek için araçlar düşünüldüğünde, ERİŞİLEBİLİRLİK TARAYICISI (AS), Dipnot2LINT,Dipnot3 ve Düğüm Ağacı Hata Ayıklama (NTD) Dipnot4 olmak üzere resmi olarak desteklenen üç araç vardır.
İlki, bir uygulamanın anlık görüntüsünü girdi olarak alır. İçerik etiketleri, dokunma hedefi boyutu, tıklanabilir öğeler ve metin/görüntü kontrastı ile ilgili erişilebilirlik sorunlarını belirlemek için her GUI bileşenini tarar. Araç, dinamik analize dayalıdır; bu nedenle, incelenen uygulamanın bir cihaza yüklenmesi gerekir. LINT, bunun yerine statik analize dayanır ve ANDROID STUDIO IDE ile entegre olmasına rağmen, ANDROID SDK’nın bir parçası olarak çalışır. Güvenlik, performans ve kaynak kodunun diğer işlevsel olmayan yönlerine yönelik mikro optimizasyon fırsatlarını bildirdiği için Erişilebilirlik Tarayıcısından daha geniş bir kapsama sahiptir. LINT ayrıca erişilebilirlik/kullanılabilirlik açısından da çalışır ve eksik içerik açıklamaları ve erişilebilirlik etiketleriyle ilgili sorunları tespit edebilir. Son olarak, NTD, erişilebilirlik sorunlarını test etmek için kullanılabilecek ANDROID uygulamaları için bir test aracıdır. Araç özellikle, uygulamadaki bir Erişilebilirlik Hizmetinin GUI bileşenlerini nasıl yorumladığını açıklar ve odaklanılabilir öğeler ve bunların yardımcı açıklamalarıyla ilgili bilgilerin yanı sıra iyileştirme önerileri sağlar.
ANDROID SDK’ya entegre olmayan ancak geliştiricilere mobil uygulama erişilebilirliği konusunda ek bilgiler sağlayan resmi olmayan araçların varlığından da söz etmek yerinde olacaktır. Bu kategorideki en popüler araçlardan biri ENHANCED UI AUTOMATOR VIEWER (GELİŞMİŞ UI OTOMATİKLEŞTİRİCİ GÖRÜNTÜLEYİCİSİ)’dir (Patil ve ark. 2016): UI öğelerini ve renk kontrastını doğrulamak için standart UI otomatikleştiricisini genişletir.
Çalışmamız deneysel bir çağrışıma sahiptir ve bu nedenle, yukarıda belirtilen araçların yeteneklerini doğrudan geliştirmeyi amaçlamamaktadır. Bununla birlikte, hem araç satıcıları hem de araştırmacılar için eyleme geçirilebilir erişilebilirlik yönergeleri ve geliştiricilerin görüşleri hakkında bilgi parçaları sağlıyoruz. İlk grup, mevcut araçları uyarlamak için bunlardan yararlanabilirken, ikinci grup, geliştiricilere daha iyi yardımcı olacak yeni yaklaşımlar tasarlayabilir. Çalışmamızın somut sonuçlarını Bölüm 5’te detaylandırırken bu noktaları ayrıntılı olarak ele alacağız..
Yorumlar